Bir çift olarak hayatı güzel bir şekilde devam etmenin birçok yolu bulunmaktadır. Kişiden kişiye değişse de, cinsellik birçok çifti hem birleştiren hem de yaşamı güzelleştiren bir eylem olarak önemli bir yer tutmaktadır. En başta da dediğimiz gibi kişilere göre değişen bir durum olması sebebiyle sadece bu alana önem verenler için bir yazı olsada erkekleri bekleyen bazı hastalıklardan dolayı herkesin bir şekil bu konuya özen göstermesi gerekmektedir.
Erkek cinsel sağlığı söz konusu olduğunda bu durumu etkileyen birçok neden bulunmakta, bunlar biyolojik, psikolojik, çevresel ve yaşam tarzı ile alakalı nedenler olabilmekte. Şimdi bu nedenlere kısaca değinelim ve ne gibi etkiler yapıyor hep beraber görelim…
1. Kardiyovasküler Hastalıklar: Kalp sağlığının genel sağlığı da etkilediği herkes tarafından bilinen bir gerçek. Kardiyovasküler hastalıklar, damar sertliği ve kan akışının azalması gibi sorunlara neden olarak erektil disfonksiyonu (cinsel işlev bozukluğu) tetikleyebilir. Penise giden kan akışındaki olumsuzluklar erkek cinsel hayatı ve sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.
2. Diyabet: Yüksek kan şekeri seviyeleri, sinir ve damar hasarı yapabilmektedir, bu da cinsel fonksiyonlarda bozulmalara yol açabilir. Diyabetin hayatımıza etkileri sadece bununla kalmamakla birlikte fakat cinsel yaşam açısından önemli sorunlar teşkil edebilmekte.
3. Hormonal Sorunlar: Hormonal dengesizlikler, özellikle testosteron seviyelerindeki düşüş, cinsel dürtü ve ereksiyon sorunlarına neden olabilir. Testesteron seviyeleri arttırma amacıyla fiziksek aktiviteye hayatımızda yer vermenin bir başka önemli etkiside bu olmalı.
4. Stres ve Anksiyete: Psikolojik faktörler, özellikle stres, kaygı ve depresyon, cinsel sağlığı önemli ölçüde etkileyebilir. Bunlara ilaveten yanlış bilgiler ile donanmak ve gerçeklikten uzak görsel materyale maruz kalmak gibi durumlar, iş hayatının gerginliği ve diğer psikolojik etmenler hem erkek hem kadın cinsel sağlığı için büyük bir çarpan etkisi oluşturmaktadır.
5. Sigara İçmek ve Alkol Tüketimi: Sigara içmek ve aşırı alkol tüketimi, damar sertliği ve sinir hasarı gibi sorunlara yol açabilir, bu da cinsel sağlığı olumsuz etkileyebilir. Ayrıca hijyen ve genel vücut sağlığı açısından da istenmeyen durumlara sebebiyet vermektedir.
6. Fiziksel Aktivitenin Yetersizliği: Sedanter bir yaşam tarzı, kilo alımına ve genel sağlık sorunlarına yol açabilir, bu da cinsel sağlığı etkileyebilir. Hormonal sorunlarda ki etkisi gibi yetersiz fiziksel aktivite hem yaşamdaki keyifi azaltır hem de istenilen performansa ulaşmada sizi zorlaştırır.
7. Aşırı Kilolu ve Obezite: Aşırı kilo ve obezite, hormonal dengesizliklere, diyabete ve damar sağlığı sorunlarına neden olarak cinsel sağlığı etkileyebilir. Ayrıca çabuk yorulma ve isteksizlik gibi bazı ek yan etkilere de neden olmaktadır.
8. İlaçlar: Bazı ilaçlar, özellikle antidepresanlar, tansiyon ilaçları ve bazı hormon ilaçları, cinsel işlev bozukluğuna neden olabilir. Buna ek olarak isteksizlik ve erektik disfonksiyon gibi durumlara da neden olduğu görülmüştür.
9. Uyuşturucu ve Madde Bağımlılığı: Uyuşturucu ve bazı madde bağımlılıkları, sinir sistemi ve hormonal denge üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir. Uzun vadede keyiften çok zarara yol açabilecek çok tehlikeli ve denetimi olmayan maddeler nedeniyle büyük hasara neden olabilirsiniz.
10. Yaşlanma: Yaşlanma süreci, genellikle hormonal değişikliklere, damar sertliğine ve genel cinsel performansın azalmasına neden olabilir. Yaşlanmayla birlikte prostat kanseri riski de ortaya çıkabilmekte ve bu konuda büyük önem gösterilmesi gerekmektedir.
Bu faktörlerin her biri, erkek cinsel sağlığını etkileyebilir ve bu nedenle erkeklerin sağlıklarını korumak için düzenli sağlık kontrolleri yapmaları, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemeleri ve sorunlarını profesyonel sağlık uzmanlarıyla paylaşmaları önemlidir. Ayrıca doğru bilgi ve psikoloji yönetme de hayatımızı yola sokmanın en önemli şartlarından birisidir. Güzel bir sağlığınız olması dileğiyle.
Günümüz modern teknoloji ile her alanda büyük bir hızla ilerlerken, aynı şekilde hastalıklarda birbirinden farklı ve çok sayıda mutasyon geçirerek yepyeni hastalıklara kapı aralamakta. Artan taşıt sayısı ve sanayileşmenin getirisi olarak hava kirliliği, kirlenen su kaynakları ve zirai ilaçlama ile harap olmuş topraklar insan sağlığını tehdit etmekte… Tüm bu olumsuzluklara rağmen gelişen cerrahi teknolojisi de insanlığa umut olmaya devam etmekte. Bu yazımızda üroloji alanında en son teknoloji olan robotik prostat ameliyatı ve holep ameliyatları hakkında kısaca bilgi vereceğiz…
Çevrenizde yaşlı erkek tanıdıklarınız var ise mutlaka prostat hastalığından rahatsız olduğunu duymuşsunuzdur. Prostat kanseri nedir açıklamak istersek, prostat dokusunu oluşturan hücrelerin anormal davranışlar göstermesi sonrasında ortaya çıkan tümör yapılarına prostat kanseri denmektedir. Prostat kanseri hakkında birkaç sayısal bilgi vererek konunun önemini vurgulayalım, şöyle ki, dünyada her 3 dakika bir kişi prostat kanseri olmakta. Erkek bireylerde akciğer kanserinden sonra en çok yakalanılan kanser türü. Bu konudaki son bilgi olarakta görülme yaş aralığını verelim, 50 yaş altı erkek bireyler pek sık rastlanmasada, 70 yaş üzeri erkeklerin %50’sinde, 90 yaş üzeri erkeklerin hemen hemen hepsinde mikroskopik düzeyde prostat kanseri görülebilmektedir. Bir erkek olarak bu yazıyı yazarken biraz çekinmedim desem yalan olur…
Durum ne kadar ciddi olursa olsun, modern tıp bu konuda da insanlığa hizmet etmekte geri durmuyor ve son teknoloji cerrahi ameliyat olarak robotik prostat ameliyatı en çok tercih edilen cerrahi yöntem olarak tüm dünyada güvenle kullanılmaktadır.
Robotik Prostat Ameliyatı
Prostat kanseri tedavisinde kapalı ameliyat yöntemi olarak laparoskopi yöntemi 90’lı yıllarda çok sık tercih edilen bir yöntem olarak kullanılmaktaydı. Hastalar için sorun teşkil etmeyecek kadar ince boruların karın boşluğuna takılmasından sonra cerrahi işlem yapılmaktaydı. Bu yöntemin sevilmesi ve geliştirilmesi sonrasında ise robotik cerrahi yöntemleri kullanılmaya başlanılmıştır. Robot yardımlı laparoskopik ameliyatlarda esnek robot kollara sahip son teknoloji robot yardımcı ile çok küçük alanlarda oldukça iyi iş çıkarılabilmektedir. Robot görüntüleme sayesinde dokular ayrıntılı olarak görülebilmekte ve bu sebeple daha az kanamaya sebep olmakta. Yine robotik prostat ameliyatında robot kolların esnek varlığı dikiş atma gibi operasyonlarda da çok verimli bir şekilde kullanılmaktadır.
Prof. Dr. Bülent Oktay – Bursa Robotik Prostat Ameliyatı
Görsel kaynak : Prof. Dr. Bülent Oktay – DaVinci Robotu ile Ameliyat Öncesi
Robot yardımcılı kapalı ameliyat cerrahisinin en sık tercih edildiği branşlardan biri olan üroloji alanında, tüm dünyada prostat kanseri ve böbrek kanseri gibi ameliyatlar DaVinci Robotik sistem ile birlikte kapalı cerrahi olarak gerçekleştirilmektedir. Robot yardımcılı kapalı prostat ameliyatı aynı zamanda “robotik radikal prostatektomi” de denmektedir.
Holep Ameliyatı
Holep ameliyatı, uzun hali ise Holmium Lazerle Prostatın Çıkarılması Enüklasyonu olarak geçmektedir ve modern tedavi yöntemlerinden biri olan lazerin kullanıldığı bir cerrahi yöntemdir. İyi huylu prostat büyümesi ameliyatlarında tercih edilen bu tedavi yöntemi, açık cerrahi ameliyatlara benzer çok güzel sonuçlar alınabilen bir yöntemdir. Prostat ameliyatlarında altın standart olarak tarif edilen bu yöntem bir çok kişi tarafından güvenle tercih edilmektedir.
Prof. Dr. Bülent Oktay – Bursa Holep Ameliyatı
Robotik protat ameliyatı ve holep ameliyatlarının hastalar açısından tercih edilme sebepleri olarak şu maddeleri sıralayabiliriz;
Kapalı cerrahi yöntemi olarak geçen robotik prostat ameliyatı ve holep ameliyatları sonrasında hastanede yatış süreleri oldukça kısa sürmektedir. Robotik prostat tedavisi sonrasında 1 yada maksimum 2 gün sürerken, holep ameliyatında aynı gün taburcu olunurken, hasta çok yaşlı ise 1 gün kadar bekletilmektedir.
Robot yardımcılı ameliyatlarda, üstün görüntüleme teknolojisi sayesinde dokular daha net görülmekte ve ameliyat sonrası dikiş operasyonları daha incelikli yapılabilmekte.
Her iki yöntemde de açık cerrahi operasyonlarına göre çok daha az kan kaybı yaşanmaktadır ve hastanede kalış süresinde daha az ağrı kesici kullanılmaktadır.
Robotik cerrahi ameliyatı sonrasında hastalar 2-3 hafta içerisinde normal yaşantılarına eskisi gibi kaldı yerden devam edebilmektedirler.
Genel bilgilendirme amacıyla hazırladığımız bu yazımızda, görsel kaynakların kullandılığı sitenin sahibi Prof. Dr. Bülent Oktay, Bursa’da hem robotik prostat ameliyatı hem de holep ameliyatları konusunda oldukça tecrübeli ve gerçekleştirmiş olduğu başarılı ameliyatlar sayesinde adından söz ettirmiş bir doktor olarak Bursa’lılar için büyük bir kazançtır. Hem daVinci robotik prostat ameliyatı hem de holep ameliyatı hakkında detaylı bilgiyi Prof. Dr. Bülent Oktay’ın sitesinden alabilirsiniz.
Sağlık konusunda insanlar her geçen gün bilinçlenmekte ve klasik batı tıbbından ziyade tamamlayıcı ve alternatif tıp tedavilerine yönelim artmakta. Yapılan çalışmalar göstermekte ki her bireyin kendi özgü sağlık sistemi bulunmakta ve kişiye özel sağlık yerine karnım ağrıyor al sana ilaç, burnum akıyor al sana fıs fıs artık hastaların şikayetlerini çözememekte. Yada geçici olarak semptomları baskılamakta fakat sonrasında ortaya çıkan daha zor durumlar neticesinde insanlar çaresiz kalmakta yada tedavinin erken safhasını kaçırmakta…
Bu sitemizde bir çok alternatif tıp yöntemlerinden zaman zaman bahsettik, örneğin biorezonans, akupunktur, yaş kupa terapisi, bach çiçekleri gibi bir çok tedavi yöntemi ülkemizde yeni yeni bilinmekte ve insanların bu yöntemlerden şifa bulmaları neticesinde kulaktan kulağa yayılan bu işe yarar sistemler sayesinde farkındalık düzeyi artmakta.
Bu yazımızda tamamlayıcı ve alternatif tıp yöntemlerinden olan Homeopati hakkında bilgi vereceğiz…
Homeopati, Alman Doktor Samuel Hahnemann tarafından 1796 yılında bilimsel bir çerçeveye oturtularak yayınlanan Homeopati (homeopatinin tarihçesi için tıklayınız) isimli kitabı ile resmiyet kazanmıştır ve 1700’lü yılların sonunda doğan bu bütüncül ve kişiye özgü sağlık yaklaşımı bugün tüm dünyada büyük bir saygı ile insanlara şifa olmaktadır.
Homeopatinin genel ilkesi olarak benzer benzerini tedavi eder anlayışı bulunmaktadır. Şöyle ki, sıtma hastalığının ilacı kinin’dir. Yani siz bir sıtma hastasına kinin verirseniz o kişi şifa bulur ve sıtma hastalığından kurtulur fakat siz sağlıklı bir insana kinin verirseniz bu sefer de sıtma belirtileri gösterir. Bu keşfin sonucunda Samuel Hahnemann bir çok materyalı kendi bedeninde deneyerek klinik vaka çalışmaları sonucunda Homeopati isimli kitabını ve ardından 1810 yılında “Organon” isimli kitaplarını çıkararak bu tarihten 2 yıl sonra Leipzig Üniversitesinde dersler vermeye başlamıştır.
Homeopati’nin diğer tedavi yöntemlerinden farkına gelirsek, burada bir hastalık adı bulunmamakta. Sizin karaciğer yetmezliği, siroz, kanser gibi isim verdiğiniz hastalıklar homeopati de bulunmamakta. Peki homeopatide ne var derseniz, homeopati işe ilk olarak size detaylı bir anamnez yani öykünüzü almayla işe başlıyor. Baştan, tırnağa kadar her konu hakkında size sorulan sorularla detaylı öykünüz alındıktan sonra doktor görüşmesi ile devam edilmekte ve rahatsızlıklarınız yada semptomlarınız için en uygun remedinin (tedavinin) bulunması ve sonrasında ki ortaya çıkan bulgular ile homeopati işlevini gerçekleştirmektedir.
Günümüzde homeopati konusunda farklı görüşler olmakla birlikte homeopatinin kurucusu Samuel Hahnemann de dahil olduğu klasik homeopati yani hastaya sadece bir tek remedinin verilmesi ile beklenen sonuca karşılık aynı anda 3-4 remedinin verilerek içlerinden birinin etki göstermesi olarak yorumlanan modern homeopati arasında derin görüş ayrılıkları bulunmaktadır.
Yine günümüzde bir çok paylaşım ortamının olması sonucunda Youtube yada farklı mecralarda Homeopati hakkında bir çok asılsız iddialar da söz konusu olmakta. Özellikle içerisinde neredeyse hiç madde kalmayacak derecede yapılan seyreltme işlemi sonrasında verilen remedinin plasebo etkisi yaptığı söylenmekte. Fakat plasebo etkisi, hastanın o ilacın iyileştireceği yönünde inancı ile gerçekleşen bir durumdur ama homeopatinin çocuklarda ve hayvanlarda da başarılı sonuçlar vermesi üzerine bu asılsız iddia boşa çıkmakta.
Yine verilen remedinin işe yaramadığı durumları ortaya koyarak homeopati hakkında hurafe dedikoduları dolanmakta, lakin homeopati konusunda alanında uzman kişilerce yapılmayan işlemler elbette ki bir sonuca varamayacaktır. Ve yine verilen remedi sonrasında kişinin takip etmesi gereken durumları bildirmemesi, bütüncül olarak şifalanma konusunda engel olabilmekte.
Ülkemizde, homeopati alanında uzun yıllar veren, bir çok eğitimlere katılan ve homeopati tedavisi ile hasta bakan doktorlar bulunmaktadır. Bir liste yaparsak Dr. Neslihan Gülmez homeopati konusunda en aktif çalışan doktor olarak en başa konulabilir, yine bir çok eğitim organize eden Sibel Spinu gibi bireysel doktorlar ve bazı hastanelerin homeopati klinikleri bu konuda homeopatik tedavi konusunda başvuru kaynakları olabilmektedir.
Homeopati hakkında merak ettiklerinizi yorum olarak yazabilirsiniz. Bir başka yazıda görüşmek dileğiyle…
Eskiden nasıl bir algı vardı bilmiyorum ama psikologa gidenler için sanırım biraz kötü gözle bakılıyordu. Bunun kesin sorunları vardır gibisinden kötü bir algı vardı… Tabi zaman değişti ve insanlık yaşadığı duygu durum değişikliklerinin nedenlerini bulup çözüme kavuşturma isteği artınca, psikologlara bakış açısı da değişti ve bugün hemen hemen her aileden bir kişi bir psikolog ile görüşme yapmıştır…
Neden psikoloğa gitmeliyiz sorusuna elbette çok fazla ve farklı pencerelerden yanıt bulma şansınız olacaktır. Ben ise kendi penceremdem bir bakış açısı sunacağım ve gitme öncesi ve sonrası neler değişti bunları aktaracağım…
İnsanın tanıdığı bir psikolog olması hem iyi hem kötü. İyi çünkü seni gözlemleyerek olaylar çok büyümeden müdahalede bulunma şansı var, kötü bazen kimseye anlatmak istemediklerini ona değil de bir başkasına anlatmak isteyebiliyorsun.
He ne şekil olursa olsun, günümüz artık psikolojinin daha bir anlaşılır zamanlarda ve herkes şuanda yaşadığı durumların çözümü için geçmişinde yada kapatılmamış hesaplarda aramakta. İşte tam bu nokta da da psikologlar devreye girmekte…
Benim penceremden bakacağız demiştim, evet benim sorunum aslında pek yok gibi (yada bana öyle geliyor).. Ama aslında beni oldukça etkileyen bir sorunum var… Dişçi koltuğuna oturduğumda ağzımı açamıyorum. Açsam bile 1 dakika bile açık tutamıyorum ve midem bulanıyor. Bu şartlar altında da diş tedavisi yaptırmak mümkün olamamakta…
Bu durum yüzünden öndeki bir dişimi kaybettim ve zaman zaman oluşan diş problemlerim de hep aynı sıkıntıyı yaşıyorum. Bu satırları yazarken sanırım son 1,5 ay içerisinde 5 paket mideye çok fazla dokunmayan Arveles adlı ağrı kesici haptan bitirdim ve kaçmalara devam ediyorum…
Dedik ya benim pencerem, bir gün bir blog yazısına geldim, diş korkularına emdr terapisi ile çözüm bulunduğuna dair bir yazı. Bu yazıyı baştan sona kadar okudum ve hemen akabinde kendime bir tane emdr terapisi kitabı aldım. Tabi biraz boyumu aşan işler olunca bu işi profesyonellere bırakma kararı aldım ve tanıdığım bir psikolog olan Nur Gezek i aradım ve kendisinden randevu talep ettim.
Yıllar olmuştu kendisiyle görüşmüyordum ama seans öncesi bana yaptırılan 90 soruluk teste pek ön yargı ile bakmadan cevaplandırdım. Seansa girdim ve kendisine yapmış olduğum test geldi benim çok önemsemediğim ama hakkımda ipuçlarının yer aldığı teste göre ön bir değerlendirmesi oluşmuştu.
Sorunumu anlattıktan ve eskiden de tanışıklığımızın verdiği rahatlıktan hiç sıkılmadan derdimi anlattım ve bana bir yönlendirme yaparak sorunumun çözümü konusunda yol gösterdi.
Öncesi ve sonrası değerlendirme yaparsam, kendime göre aman aman bir durumum yok, bazen tıkandığım noktalar olsa da bir şekilde zaman ve sporla bu durumları aşabiliyordum ama bu bulantı konusu beni aşan bir durumdu ve destek almam artık mecburi hale gelmişti.
Seans sonrasında kendi durumum ile daha çok bilgilenmiş ve çözüm için neler yapmam gerektiği hakkında bilgi sahibi olmuştum. Bazen teslim olmak gerekir, bir şeyi bulmak istiyorsanız onu nerede arayacağınızı bilmeniz gerekir. Psikoloji de böyle bir şey ve bu konunun uzmanları size nerede ne şekil müdahale yapacağını iyi biliyor…
Bonus bilgi de vereyim, Bach Çiçek Terapisi diye bir şey duydunuz mu bilmiyorum ama zamanında doktorun biri insanlarda ki duygusal problemlerin fiziksel problemlere neden olduğunu söylemiş ve toplam da 38 adet çiçek özünü ve birde acil tedavi diye bir karışım ile duygu durum bozukluklarını tedavi etmeye çalışmış. Bu gün bach çiçek terapisi konusunda Bursa da iyi işler çıkartan doktor olarak Uzm. Dr. Fulden Küçük‘ü tavsiye ederim.
Bilmek güzeldir ama bilmekten daha güzeli de bilen birine güvenmek… Herkese sağlık dolu günler…
Sigara bırakma konusunda herkes bir şeyler söylemekte ama yapılan araştırmalar gösteriyor ki sigara bırakma konusu %20 piskolojik %80 oranında ise fiziksel. Yani sigara bırakmak isteyen her 10 kişiden 8’i bu konuda ki uzman bir doktora giderek sigara konusunda ki bağımlılığından kurtulabilir.
Ama halkımız maalesef bu konuda da çekimserliğini devam ettirmekte ve eksik ve yanlış bilgilerden kaynaklandığını düşündüğümüz korkulardan dolayı bir türlü sigara bırakamamakta.Bu korkular arasında sigara bıraktıktan sonra sinirli olur muyum, kilo alır mıyım gibi bir çok korku var, en çok korkutanı da bir daha başlar mıyım korkusu…
Günümüzde modern tıbbın nimetleri konusunda sayısız yeni çalışmalar bulunmakta, bu çalışmalara bir de alternatif tıbbın nimetleri de eklenince ve bu iki olayı bir de doktorlar uygulayınca insanların bu yeni gelişmeleri benimsemesi oldukça kolay olmakta.
Sigara bırakma konusunda günümüzün en popüler yöntemlerinden birisi ise biorezonans ile sigara bırakma ve akupunkturla sigara bırakma olarak ikili sistem tercih edilmekte.
Biorezonans ve akupuktur ile sigara bırakma nasıl oluyor biraz size anlatmak isteriz.
İlk olarak sigara bağımlılığından kurtulmak isteyen kişi uzman doktor ile görüşerek bir randevu ayarlıyor ve randevusunda kendisine her zaman içtiği sigaradan son bir kez daha içirtiliyor. Burada ki amaç içilen sigaranın frekansını almak ve o frekansı biorezonans cihazında tersine çevirerek, bağımlı kişiye geri göndermek amacı için yapılıyor.
Hasta sigarasını içiyor, doktor o sigaradan frekansı tespit ediyor ve hasta biorezonans cihazına bağlandıktan sonra yaklaşık bir saat süre cihaza bağlı bir şekilde beklerken, kendisine vücut üzerinde ki bazı noktalara akupunktur yapılıyor. Bu akupunkturun amacı, sigara bağımlılığı sonrasında oluşan gerginlik, iştah artışı gibi bir çok olayın akupunktur tedavisi sayesinde giderilmesi amaçlanıyor.
Bir saat kadar süren seans bittikten sonra ise kulak akupunkturuna geçiliyor ve yine gerginlik ve bağımlılık noktalarına yapılan akupunkturla sigara bırakma tedavisi bitirilmiş oluyor.
Daha sonra hastaya, fitoterapi ve aromaterapi konularında özel karışımlar verilerek, sigara bırakma sonrasında vücudun kendini daha hızlı toparlaması amaçlanıyor.
Görüldüğü gibi sigara bırakma tedavileri içinde biorezonans ve akupunktur son derece yeni bir teknik ve de ilk seansta %99.99 oranında kesin çözüm ile sigara bırakma konusunda en çok tercih edilen yöntemler arasında.
Sigara bırakma konusunda uzman doktor ve klinikler için bizlere yorum olarak bildirimlerde bulunabilirsiniz…
Teknolojik gelişmeler, bilgi paylaşımları, araştırmalar derken, insanlık tarihi sağlık konusunda hiç bu kadar bilinçli ve hiç bu kadar da tehdit altında olmamıştı. Evet, teknoloji çok ilerledi ve modern cihazlar ile hastalıkların teşhisi ve tedavisi mümkün olmakta.Ama teknoloji sayesinde yepyeni hastalıklara da sahibiz. Sürekli elimizden düşürmediğimiz cep telefonları, bilgisayarlar ve daha nice radyasyon yayan aletler…
Sağlık konusu oldukça geniş bir konu ve bu yazımız da biz, sağlığı en keyifli bir şekilde nasıl elde ederiz bu konu hakkında bilgilendirme yapacağız.
Vücudumuzda atılması gereken artık maddelere toksin dendiğini hepimiz biliyoruz, bu toksinleri, detoks içecekleri yada detoks yöntemleri ile atmak mümkün. En pratik yollardan birisi de terleme yoluyla toksinlerden uzaklaşmak. İşte bu terlemenin de oldukça keyifli ve sonrasında yenilenmiş bir cilt ile hayatımıza devam etmenin yolu, hamamdan ve keseden geçmekte.
Hamam, kültürümüzde çok uzun yıllardan beri var, hatta yüzyıllardan beridir… Tarihin eski topluluklarında bile hamam kültürü mevcuttu. Günümüzün, sosyalleşme alışkanlıkları ve temizlenme imkanları her ne kadar bu kültürü biraz unutturmaya yüz çevirse de hamam kültürü halen daha bir çok bölge de ve yörede gelin ve damat hamamı geleneği olarak sürmekte ve özellikle kaplıca suları ile beslenen tarihi hamamlar resmen şifa kaynağı olarak hizmet vermekteler.
Hamamların şifa kaynağı olmasına neden olarak ise, kendi mimarisinden kaynaklanmakta. Şöyle ki, hamamların sıcaklık denen bölümleri, hamam da sıcaklığın en yüksek olduğu bölümdür, yaklaşık 42 derece gibi bir sıcaklığa sahip olan bu bölümde meşhur göbek taşı denilen mermerden bir bölüm bulunmakta ve hamama gelenler bu göbek taşında yaklaşık 20 dakika uzanmaları halinde, deri üzerinde ki gözenekler açılmakta, sıcaklıkla beraber eklemler gevşemekte ve yumuşayan deri ölü derilerden arınmak için hazır hale gelmekte.
Hamamda şifanın bir diğer sebebi ise yapılan kese uygulamasıdır. İster tellak ile ister kendi başınıza kese yaparak ki bizim tercihimiz bu işi meslek edinmiş olan tellağın size kese yapmasıdır, güzel bir kese sonrasında cildin ölü derilerden arınarak, yeni parlak bir cilde kavuşması ve böylelikle derinin sağlıklı bir şekilde nefes almasıyla hem toksinlerden hem de ölü derilerden arınarak sağlığa kavuşulmasıdır.
Hamamda kese yapmanın faydaları konusunda yazılmış bir blog yazısı ve evinizde kendi başınıza kese yapmanız için gereken keseyi satın alabileceğiniz kese satış sitesini buraya bırakıyorum.
Cildinize göre ve dayanabileceğiniz bastırma kuvvetine göre, ince kese, orta kese ve kalın kese tercih edebilirsiniz. Eğer hassas bir cildiniz var ise ipek kese kullanmanızı öneririz. Eğer kalın bir cildiniz var ise o zaman iyi bir kir ve ölü deri çıkarıcı olan kalın keseler sizin için ideal olacaktır.
Keseburada.com online kese satış sitesinde, çocuklarınız için renkli modelleri olan keseler, havlu keseler ve çift taraflı peeling etkisi gösteren keselerde mevcut.Keseler hakkında faydaları yazıların olduğu blog sitesine de göz atmayı unutmayınız.
Şimdi bir olay hayal etmenizi istiyorum, bir mekanda yemek yiyorsunuz, bu tavuk dönercide olabilir, lüks bir restoranda ama bu hayal de ki mekan bir tavuk dönerci olsun. Dışarıya atılmış masalarda tavuk döner ayranla karnınızı doyururken yan masada biri öksürmeye başladı önce, sonra bir anda soluk alamamaya ve elini boğazına götürdü ve delicesine hareketler yapmaya başladı.
Siz yemeğinizi yerken bir anda gelen gürültüye doğru baktınız ve adamı öyle görünce istemsiz ayağa kalktınız.Bir şeyler yapmak istiyorsunuz ama daha adama ne olduğunu bilmiyorsunuz ve ne yapacağınızı da bilmiyorsunuz. Ve maalesef adam etrafında onca kişi olmasına rağmen oracıkta yere yığıldı…
Umarız ki yukarıda anlattığımız olay kimsenin başına gelmez ve acı travmalara sahip olmayız ama olsaydı yukarıda ki gibi kalakalmak mı isterdiniz yoksa bilinçli bir şekilde olaya müdahale edip o kişinin kurtulmasına yardımcı olmak mı? Yada o kişiyi bir yakınınız, abiniz, babanız, amcanız olarak düşünün. Çaresiz kalmak nasıl bir duygu olurdu.
Çok yakın zamanda yaşanan bir kadın cinayetinin olay anından bir videosu internete sızdı. Kadının her yeri bıçaklanmış yanında kızı var ve kadın ölmek istemiyorum diyor, kızı da anne lütfen ölme diyor ve etrafta kimse ona yardım edemedi. Kimileri onu videoya çekti, kimileri ise ambulans aradı lakin kimse acil ilk yardım müdahalesinde bulunamadı ve o kadını kaybettik. Sadece o kadını mı, peki ya kızı. O kızı annesini öyle gördü, siz ce düzelebilir mi, umarım kendisini toparlar…
Evet bu tür olaylar maalesef her toplumda olabilir, ama her olay böyle ülkeyi sarsacak cinsten olmayabilir, dediğimiz gibi yemek yerken bir anda soluk borunuza bir şey kaçabilir, bir yeriniz kesilebilir, deniz de havuz da suda boğulma vakası yaşanabilir. Peki bu tür durumlara hazır mıyız.
Her gün trafikte binlerce araç ve insan yol alıyor. Siz araba sürmeseniz de bir şekilde ya süren siniz, yada süren bir kişinin aracında olan sınız. Bir trafik kazasına karıştınız ve baygın bir yaralı var, ilk ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz.Yara almış bir kazazedeyi araçtan nasıl çıkarabileceğinizi biliyor musunuz???
Bu yukarıda bahsettiğim tüm olayların, durumların tek bir açıklaması var, ilk yardım eğitimi konusunda ülkece eksiğimiz olduğu ve gereksiz binlerce konuya verdiğimiz önemi bu kadar hayati bir önemi olan konuya vermediğimizdir. En yakınımızın başına gelecek durumlara bile hazırlıklı değiliz ki bırakın diğer insanlara faydalı olabilelim.
Bir itfaiye 5-6 dakikada olay yerine intikal edebiliyor, bir ambulans 5-6 dakika içerisinde olay yerine gelebiliyor, ilk 5 dakika içerisinde yapılan acil ilk yardım müdahalesi ise hayat kurtarıyor. Siz itfaiye yada ambulans beklerken bu süreyi aşıyorsunuz. Göz göre göre bir canı kaybetmeye değer mi???
Acil ilk yardım eğitimi her vatandaşın alması ve sınavının da çok zor olması gereken bir konu olmalı. Ancak o zaman gereken önem verilir ve insanlar ilk yardım eğitimi nedir, önemi nedir, ilk yardım nasıl yapılır o zaman farkına varacaktır.
Eğitim almak için Bursa ilk yardım eğitimi gibi bulunduğunuz ilin adını yazıp yanına ilk yardım eğitimi yazarak sizlere bu ilk yardım eğitimini verecek kuruluşları çok rahat bulabilirsiniz.
Son olarak ilk 5 dakika içerisinde yapılan acil ilk yardım müdahalesi hayat kurtarır, bunu hiç unutmayın…
Türkiye’nin 10. Şehir Hastanesi olan Bursa Şehir Hastanesi inşasına başlanıldığı günden itibaren bulunduğu konum itibariyle tartışmalara konu olmuştu.Bursa şehir merkezine uzak olması sebebiyle insanların acaba oraya nasıl gideriz sorusuna çözüm bulundu ve Ukome üç adet otobüs hattı ile ulaşıma başladı.
Peki Bursa Şehir Hastanesine nasıl gidilir, hangi otobüs gider, metroyla gidilir mi, otobüs güzergahları neler, hangi saatler de otobüs var, güzergah nasıl, ulaşım nasıl olur gibi sorularınızın cevabını bu yazımız da bulacaksınız.
Otobüs ile gitmek için:
Bursa Şehir Hastanesine otobüs seferleri ile gitmek isterseniz üç adet hat üzerinden gidebilirsiniz, bu hatlar;
H/1 Hattı Güzergahı: Barbaros Caddesi – Panayır Caddesi- İnönü Caddesi- Cumhuriyet Caddesi- Osmangazi Caddesi – Mustafa Karaer Caddesi- Terminal – Bursa Çevreyolu Caddesi – Emek İstasyonu- Korupark Kavşağı- Bursa Çevreyolu Caddesi – Bursa Şehir Hastanesi- Bursa Çevre Yolu Caddesi- İzmir Yolu Caddesi – Üniversite İstasyonu (Dönüş: Aynı güzergah)
Otobüs ücretleri: Tam 3,35 TL – İndirimli 2,70 TL – Öğrenci 1,85 TL
H/1 Hattının Gidiş ve Dönüş tüm hat Süreleri 65’er dakikadır. Siz hattın güzergahına bakarak ne kadar zaman da gidebileceğinizi kestirebilirsiniz.
H/1 Hattı Otobüs Hareket Saatleri Aşağıda ki Gibidir;
H/1 HAREKET SAATLERİ
DEMİRTAŞ – TERMİNAL – ÇEVRE YOLU – EMEK İSTASYONU – BESAŞ KAVŞAĞI – ŞEHİR HASTANESİ – ÇEVRE YOLU – İZMİR YOLU – ÜNİVERSİTE İST. DÖNÜŞ: AYNI
Otobüs ücretleri: Tam 2,40 TL, İndirimli 1,90 TL, Öğrenci 1,35 TL
H/3 Hattı Güzergahı: Gidiş: Küçük Sanayi İstasyonu – İzmir Yolu Caddesi – Çalı Kavşağı – Uğur Mumcu Bulvarı – Özlüce Bulvarı – Çiçek Caddesi – Erdinç Sokak – Ceviz Caddesi – Göçmen Sokak – Çiftlik Caddesi – Gümüş Cadde – Bursa Şehir Hastanesi
Dönüş: Bursa Şehir Hastanesi – Gümüş Cadde – Çiftlik Caddesi – Göçmen Sokak – Ceviz Cadde – Erdinç Sokak – Çiçek Caddesi – Özlüce Bulvarı – Uğur Mumcu Bulvarı – İzmir Yolu Caddesi – Küçük Sanayi İstasyonu
H/3 Hattının gidiş ve dönüş süreleri 25 dakikadır.
Otobüs ücretleri: Tam 2,40 TL, İndirimli 1,90 TL, Öğrenci 1,35 TL
Metro ile gitmek için:
Bursa Şehir Hastanesine metro ile gitmek henüz mümkün değil, Bursa Büyükşehir Belediyesi Bursaray Emek Hattının şehir hastanesine kadar insanları götürebilmesi için proje çalışmalarına başlanılacağı söyleniyor.
Bursa Şehir Hastanesi Hakkında Genel Bilgiler:
Bursa Şehir Hastanesi, Nilüfer İlçesi Doğanköy mevkiinde 745.365 m² arsa üzerine yapımı tamamlanan ve yoğun bakım dahil 1.355 yatak kapasiteli hastane 16.07.2019 Salı gününden itibaren hizmet vermeye başlamıştır.
Bursa Şehir Hastanesi
Bursa Şehir Hastanesi bünyesinde genel, kadın doğum çocuk, kalp damar, onkoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon (FTR), yüksek güvenlikli adli psikiyatri (YGAP) olmak üzere 6 farklı hastanede bulunmaktadır.
Şehir Hastanesinin hizmet vermeye başlamasıyla vatandaşlar tarafından ilk yorumlar yapılmaya başlandı, bu yorumlar yapan kişileri bağlamaktadır ve sizlere fikir vermesi açısından önem arzetmektedir.
Yapılan yorumlar da, şehir hastanesinin büyük olması sebebiyle, ilk etapta muayene olacağınız ve de mr çekimi, yada röntgen çekimi gibi işlemleri yaptırmak için gereken yeri bulma konusunda zorluk yaşanabileceğini söylüyorlar.
Ek olarak hastane personelinin de daha yeni olması sebebiyle bu tür sorunları bilerek, zaman planlamanızı tavsiye ediyorlar.
Yine yapılan yorumlar da şehir hastanesinin konumu itibariyle stadyum ile karşılaştırılması ve birinin yılda çok az kullanılıyor olmasına rağmen şehrin merkezinde, diğerinin ise sürekli kullanılacak ve hayati önem taşıyor olmasına rağmen şehir merkezinden uzakta olduğunu öne süren görüşler mevcut. Bu görüşleri ise, ulaşım konusunda konular otobüs hatları, uzatılacak metro güzergahı gibi desteklerin yanı sıra, şehir içinde olan hastanenin şehir içinde ki trafikten dolayı sıkıntı yaşayacak olmasını öne sürmektedirler.
Şehir hastanesi hakkında bir diğer eleştirilerden birisi de hastanenin klasik hastaneler gibi değil bir avm havasında olduğudur.
Türkiyenin Şehir Hastaneleri sırasıyla şöyledir;
Adana Şehir Hastanesi
1.550
Mersin Şehir Hastanesi
1.300
Isparta Şehir Hastanesi
755
Yozgat Şehir Hastanesi
475
Kayseri Şehir Hastanesi
1.607
Manisa Şehir Hastanesi
558
Elazığ Şehir Hastanesi
1038
Ankara Bİlkent Şehir Hastanesi
3.704
Eskişehir Şehir Hastanesi
1.081
Ankara Etlik Şehir Hastanesi
3.577
Bursa Şehir Hastanesi
1355
Psikiyatri ve Yüksek Güvenlikli
Adli Psikiyatri Hastaneleri
2400
Konya Karatay Şehir Hastanesi
838
Gaziantep Şehir Hastanesi
1.875
Tekirdağ Sağlık Yerleşkesi
480
Kütahya Şehir Hastanesi
600
Kocaeli Şehir Hastanesi
1.180
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ile
İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi
2.060
İstanbul İkitelli Şehir Hastanesi
2.682
Şanlıurfa Sağlık Kampüsü
1.700
Bu listeye göre Türkiye’nin en büyük şehir hastanesi 3704 yatak kapasiteli Ankara Bilkent Şehir Hastanesi olmaktadır.
Dr. Gülnar Babayeva, 1983 yılından Azerbaycan’ın Bakü kentinde doğmuştur. Asıl mesleği Diş Hekimliği olan Gülnar Babayeva yaklaşık 3 yıldır İstanbul’da yaşamaktadır.Tıp fakültesinde diş hekimliği bölümünü bitiren Gülnar Babayeva, her zaman olmak istediği medikal estetik hekimliği kısmına geçiş yapmıştır. 2019 yılı esas alınarak 36 yaşındadır.
Diş hekimlerinin çene kaslarına botox yapmalarına müsade edilmesi ve yüz anatomisini oldukça iyi bilmesi ve medikal estetik tarafında olmak istemesinden ötürü, eğitimlerine medikal estetik alanında devam etmiştir bundan sonra ki meslek hayatına medikal estetik doktoru olarak devam etmektedir.
Dr. Gülnar Babayeva‘nın vermiş olduğu hizmetler;
Doktor Gülnar Babayeva
Ameliyatsız estetik uygulamaları ( botox, dolgu, dekolte bölgesi mezobotox)
Dr. Gülnar Babayeva‘nın medikal estetik sektörüne yönelik tedaviler hakkında görüşleri kısaca;
Botox uygulamaları için 20 yaşından itibaren uygulanabilir
İki botox arası 6 ay gibi ama kaslar çalışmaya başladıysa arada yapılabilir
Minik iğnelerle yapılan botox uyuşturulmaya gerek bırakmıyor
Dolgularda materyal olarak hyalüronik asit (vücudumuzun hemen hemen her yerinde bulunabilen bir madde, alerji riski çok düşük, herkese yapılabilen bir madde) ve kendi yağ dokusu kullanılır
Dolgu uygulamalarında kullanılan maddenin markası ve kalitesi oldukça önemlidir
Göz altı ışık dolgusu uygulamaları, göz altında ışığı yansıtma, ışıklı bir görünüm verdiği için bu adı almıştır.
Dolgular, en çok elmacık kemikleri, dudak, burun şekillendirmeler de kullanıyor.
Dolgu uygulamaları kullanılan maddeye göre 6 ay ile 12 ay arasında kalıcı olmakta.Kullanılan dolgu miktarı ve uygulama yerine göre değişmekte, lakin 12. aylarda dolgunun %70 i gitmektedir.
Ameliyatsız burun estetiği çalışmalarında dolgu ile burun şekillendirme yapılabilmekte, 15-20 dakika gibi bir sürelerde istenilen sonuç elde edilmektedir.Bir hafta belki şişlik, kızarıklık, morluk olabilmekte onun haricinde hasta normal hayatına devam edebilmekte.Dolgu uygulaması olduğu için yapılan uygulama 6-12 ay arasında değişiyor, tecrübelerine göre 18 aya kadar uzamakta yapılan işlemin sürmesi.
Danışanları daha çok herkesçe bilindiği üzere, dolgu, dudak dolgusu işlemleri, cilt kalitesine göre mezoterapi işlemleri istemekte.
Mezoterapi uygulaması olarak, içerinde hyalüronik asit, antioksidan, vitaminler, mineralli, amino asitli bir sıvının direk cildin içine yedirilmesi ile güzel sonuçlar elde edildiği uygulamalar. Kolajen, elastin üretimini arttırıyor. Cilt yorgun, sağlıksız, donuk görünümünden kurtuluyor.Sigara içen bayanlarda cilt tonu mezoterapi sonrası daha bir canlanıyor.Mezoterapi uygulamaları akne scar izleri, saç dökülmeleri için saç mezoterapisi, anti aging, cildin parlak görünmesi, kırışıklıkların giderilmesi, yaşlanma belirtilerinin geciktirilmesi gibi işlemler için mezoterapi uygulamaları yapılmakta.
Dr. Gülnar Babayeva‘nın diğer medikal estetik doktorlardan farkı nedir sorusuna cevabı, herkes dolgu, botox uygulamaları yapıyor, herkes bu konuda bilgili, ama aynı makyaj gibi herkes makyaj yapabiliyor lakin güzelleştirme olayı farklı, medikal estetik doktorunun, estetik zevki önemli, yüz orantısını bilmesi ve yapılan uygulamanın estetik açıdan güzel durması doktorun farkını ortaya koyar.
Hastalarının dolgu, botox gibi işlemleri için kendisine bıraktığı durumlarda, yüz orantılarını dikkate alarak işlem yapıyor, yine de elinde bir fotoğraf ile ben böyle bir dudak istiyorum diyenler için de hasta memnuniyeti ve olması gereken işlemler yapılarak en iyi sonuç elde edilmeye çalışılıyor.
Mesleğini avantajları sorulduğunda, insanları mutlu etmenin keyifli olduğunu ve bunun mutluluk verdiğini söylemektedir.
Dr. Gülnar Babayeva hakkında hazırlanan bu sayfa, kendisinin vermiş olduğu röportajlardan derlenerek hazırlanmıştır.
Günümüz modern dünyasında artan sıcaklıklar, yediğimiz besinler, ter bezlerimizin çalışmasını arttırabilir ve bir miktar terleriz, ama asıl can sıkan ise terleme bölgelerimiz de ki bakterilerin koku yayması ve bu maalesef kimsenin istemediği bir durumdur.
Özellikle toplu taşımalarda yoğun saatlerde ter kokan birinin varlığı yeteri kadar havasız olan ortamı daha da gerecek, terleyen şahıs bu durumun farkında ise kendisi bu sefer daha da terleyecek ve olay bir kısır döngüye girmiş olacak.
Yine günümüz de bilgi paylaşımının artması sebebiyle, deodorantların içerisinde bulunan alüminyum ve diğer kimyasal maddeler insan sağlığı açısında sorun teşkil etmekte ve insanlar deodorant kullanmalı mı kullanmamalı arada kalmaktadırlar ve maalesef kötü kokmaktansa sağlıklarını riske atacak kokusu yoğun ve uzun süren kalıcı deodorant kullanıma başvururlar.
Deodorant Kullanımı
Şimdi size söyleyeceğim yöntem ise hem çok basit hem de inanılmaz derecede işe yarıyor. Üstelik kullanılan malzemeleri temin etmekte oldukça kolay. Hemen tarife geçelim, tarifimiz de sadece iki tane malzeme var, biri hindistan cevizi yağı, diğeri ise karbonat. Evet hepsi bu, yapılışına gelirsek, ilk olarak 3 ölçek karbonatı bir kaba koyuyoruz, üzerine ise bir ölçek hindistan cevizi yağı döküyoruz ve güzelce karıştırıyoruz, kısaca yağı karbonata yediriyoruz, eğer gözünüze az gelmiş yada oluşan kıvam kuru gelmiş ise hindistan cevizi yağı oranını biraz da arttırabilirsiniz.
Bu karışımı yaptıktan sonra terleyen bölgemize sürüyoruz, mesela koltuk altımıza sürüyoruz, sürerken biraz pütürlü bir kıvam gelmiş olacak ama sorun yok, güzelce nohut tanesinden biraz daha büyük bir parça sürmek yeterli geliyor, bunu istediğiniz başka terleyen bölgenize de sürebilirsiniz. Sonuç olarak terlemeniz yine oluyor lakin koku olmuyor. Mucizevi bir şey, bu kadar basit iki malzemenin böyle bir sonuç çıkarması oldukça inanılması zor geliyor ama bizzat denenmiştir ve sonuç garanti edilmektedir. İsterseniz içerisinde esansiyel kokulu yağlardan da koyabilirsiniz bu tamamen sizin zevkinize kalmış bir durum.
Bir tarafta kansorejen etki yapan deodorantlar, içeriğinde ki kimyasal maddelerin birikmesi sonrası sağlık kayıpları, bir tarafta ise tamamen ucuz ve yüzde yüz işe yarayan doğal karbonatlı koltukaltı deodorantı, tercih sizin, bizimkisi belli.